Merhaba! Ben Kübra Hişt.
İTÜ Matematik Mühendisliği mezunu bir arı olarak, üretmeyi, öğrenmeyi ve çalışkanlığı hayatımın merkezine koydum.
12 yıllık profesyonel yolculuğumda Garanti Teknoloji, Yapı Kredi, İstanbul Üniversitesi, Fibabanka ve Dgpays gibi yerlerde analistlikten ürün mimarlığına, oradan teknik ürün yöneticiliğine kadar uzanan bir deneyim kazandım. Bu süreçte dijital bankacılık, ödeme sistemleri, kart yönetimi ile mobil ve web uygulamaları üzerinde çalışarak karmaşık süreçleri sade ve insan odaklı deneyimlere dönüştürmeyi öğrendim.
Üniversite yıllarımda özel ders vererek öğretme becerimi geliştirdim ve pedagojik formasyonumu tamamlayarak bu yönümü güçlendirdim. Kurmak istediğim yapının sağlam temellere oturması için girişimcilik eğitimi aldım ve attığım her adımı bilinçli bir zemine yerleştirdim.
Profesyonel kimliğimin yanında; paten kayan, deriye şekil veren, darbuka çalan, doğada yürüyen, kamp yapan, denize dalan ve yakın zamanda ilk resim tablosunu yapan meraklı bir çocuk ruhu daima içimdeydi. Kendi deneyimlerimi paylaşmak için buradayım. Şimdi ise hedefim; bu yolda, insanın içindeki çocuksu merakı beceriye, üretmeye ve neşeye dönüştürecek bir alan açmak.

Ben, ticaretin pratik zekasıyla sanatın meraklı nefesinin arasında büyümüş bir mühendis kızıyım.
Annem, hayata çocuk gibi dokunan; kurslara koşan, bir gün resim yapan, ertesi gün şiir yazan, başka bir gün elbise diken, bağlamasından yükselen ezgilerle gittiği her yere renk katan marifetli bir kadındı. Babam ise ticaretin rüzgarlarıyla gezen cesur bir adam… Her dönüşünde takasla kazanılmış oyuncaklar, başka dünyalardan numuneler getirir; varlığı bir gölge gibi güçlü ve koruyucu olurdu.
Evimizde ticaretin sesiyle sanatın nefesi karışırdı.
Ama aynı ev, annemle babamın kopuşları ve kavuşmalarının fırtınalarını da saklardı. Biz kardeşimle o kasırganın ortasında savrularak büyüdük; yorulduk, yaralandık, ama yine de birbirimize tutunduk. Kardeşim, omzumdaki görünmez el; oyun arkadaşım, hayat yolunun sessiz yoldaşıydı. Yazılıma olan tutkusu, meslek seçimimde gizli bir rehber oldu.
Kasırganın yeniden koptuğu bir gün, 20 yaşımda bir sırt çantasıyla çıktım o evden.
Yüreğimde eksik sevginin yankısı, ama aynı zamanda özgürlüğün ilk soluğu vardı. Sekiz yıl boyunca başka şehirlerde, başkasofralarda kendime bir yer aradım. Birçok işte çalıştım, farklı meslekler denedim, hayatta kalmanın bütün tonlarını öğrendim. Yine de içimde hep aynıboşluk vardı, bir aileye, bir yere, bir hikayeye ait olma isteği.
Sonra kardeşimin “Yeniden bir araya gelelim” çağrısı geldi. Ve ben, kalbimin unuttuğunu sandığı bağı yeniden hatırladım. Aileme döndüm; fakat fark ettim ki, bunca yol gitmeme rağmen içimdeki küçük Kübra hala oradaydı— sevgisiz, değersiz, yaralı.
Bu duygularımın geçmişten bugüne taşındığını, ilişkilerimde yankı bulduğunu o zaman anladım.
Kendimi iyileştirmek için geçmişime döndüm; hatıralarımda dolaştım, her bir küçük Kübra’yla konuştum ve onun aradığı kahraman ben oldum. Ona sevgi verip değer verdikçe özümdeki bene yaklaştım. Yaklaştıkça ailemle olan güzel hikayeler tozların arasından yavaş yavaş geri döndü. Korkuların gölgesinde saklanmış güzellikleri ışığa çıkardım ve sonunda hayalimdeki sofrayı kurdum.
Yol beni deriye, resme, darbukaya götürdü… Ve orada yeniden doğdum.
Ve anladım ki insan tek bir kimliğe değil, birden fazla beceriye ve birden fazla hayata sığabilir.
Bu markayı bu fark edişle kurdum. Çünkü öğrenmek bir zorunluluk değil; hepimizin doğuştan bildiği bir oyun. Üretme ve merak etme isteğimiz, çocukluk özgürlüğümüzü hala içimizde taşıdığımızın kanıtı.
Sen o oyunu zaten biliyordun; içindeki çocuk da hala orada. Bir şeyler denemek, bir şeyler yaratmak, sadece hadi başlayalım demeni bekliyor. Beceri alanına attığın her adım, içindeki ışığı yeniden uyandırır. Ben de bu yolculukta senin oyun arkadaşı gibi yanında duran hatırlama dostunum.
Bu marka; anne ve babamdan gelen mirasın, kardeşimin bitmeyen merakının, ustalarımın bilgeliğinin ve yoldaşlığını aileye dönüştüren arkadaşlarımın iyi ki varlığının ve en çok da içimdeki mutlu çocuğun yeniden doğuşunun ürünüdür.
Ve bütün bu yolculuk, tek bir çağrıda bulunmak ister.
“Çık dışarıya… oynayalım.”
Dünya hiç bu kadar çok üretip hiç bu kadar yorulmamıştı.
Ellerimiz durmadan çalışıyor ama kalbimiz çoğu zaman eşlik etmiyor.
Teknoloji hızlanıyor, akıl çoğalıyor, ama içimizdeki çocuk sessizleşiyor.
Çünkü insan üretmediği için değil, hissetmediği için tükeniyor.
Oysa unutmadan önce hepimiz oynuyorduk.
Renklerle, kil ile, müzikle dünyaya dokunuyorduk.
Zamanı unuttuğumuz o anlarda kendimize en çok yaklaştığımızı bilmeden.
Bu topraklar, elleriyle düşünen insanların yurdudur.
Bir taş ustasının sabrı, bir dokumacının ritmi, bir çocuğun ilk çizgisindeki cesaret
aynı kaynaktan doğar; ruhun oyunu.
Bilim de bunu fısıldıyor artık. İnsan bir işe gönlünü verdiğinde zaman geri çekilir, ruh kendi yolunu bulur. Tıpkı bir çocuğun paten kayarken rüzgarla bir olması gibi.
Demek ki üretmek bir beceri değil, ruhun doğal ritmine geri dönmek.
Whisoul, bu ritme açılan bir kapıdır.
Henüz ruhu olan bir atölyemiz yok, ama daha büyük bir şeyimiz var: uyanmışbir hatırlama çağrısı.
Burada herkes bir öğrenen, bir öğreten, bir paylaşan. Hep birlikte büyüyenbir topluluğuz.
Biz buna öğrenme ekonomisi diyoruz: üreterek genişleyen,paylaşarak güçlenen, hissederek iyileşen bir düzen.
Ekran bizim için bir duvar değil; bir köprüdür.
İnsanları buluşturan, yaratımı mümkün kılan, oyuna yeniden çağıran bir alan.
Whisoul öğretmez; hatırlatır. Göstermez; hissettirir.
Çünkü insanı değiştiren bilgi değil, farkındalıktır.
Şimdi sıra sende. Kaldığın yerden değil, içinde bıraktığın yerdenbaşla.
Bir çizgi çiz. Bir ses çıkar. Bir fikir bırak. Bir duygu ekle.
Küçük bir adım bile, kendi yoluna geri açılan büyük bir kapıdır.
Çünkü hatırlamanın en güzel yolu, yeniden oynamaktır.
Ve biz buradayız; el ele, yan yana, omuz omuza.
Bu yol tek başına değil, birlikte oynadığımızda güzelleşir.
Ve şimdi:
Hadi Gel… Burada beceriler oyun gibi. Ve bil ki, bu alan seninle kıymetli.
WhiSoul’un sıcak, doğadan ilham alan dünyasında, her biri kendi alanında uzman ekibimizle tanışın. Birlikte, markanızı geleceğe taşıyoruz.